Bu bir gerçek hayat kesitidir. Bahse konu kişi ve olaylar teyit edilerek kaleme alınmıştır.
Ahmet Nur Çebi malumunuz futbol takımının çöküşü üzerine seçime gitme kararı aldı. Görev süresinin bitimine 1.5 yıl kala, yani yarı yolda veda ediyor.
Ön bilgi sonrası asıl konumuza geçelim.
Çebi, Mersin’de iki daire sahibi. Kentte faal durumda bulunan Beşiktaşlılar Dernek Başkanı Ufuk Onuk’tan ricada bulunuyor. “Şu benim daireleri satıver” diyor.
Onuk söyleneni yapıyor!
Müşteriler bulunuyor. Üçe, beşe bakılmıyor. Altıya satılıyor!
Anlaşma sonrası paralar banka hesaplarına geçiyor.
Öyle ya, koskoca Beşiktaş başkanının parayı alıp, tapuyu vermeyecek hali yok ya..
İşte tam da bu oluyor. Taraflar tapu dairesinden randevu alıp gidiyorlar.
Sıra geldiğinde tapu memuru, “İki daire üstünde temlik var. Kalkmadan satış olmaz” demez mi.
Haydaaa. Bu da nerden çıktı şimdi böyle.
Dernek başkanı önce anlam veremiyor. Daireleri alan şahıslar şaşkın, bir o kadar da endişe içinde çözüm istiyor. Ortam gergin.
“Biz seni tanırız” diye Ufuk’a yürümeye başlıyorlar haklı olarak.
Çebi durumdan haberdar ediliyor. Başkan evlerine talip olup paraları yatıran kişiler ile konuşuyor.
“Bir yanlışlık olmalı. Tapu müdürü ile konuşup sıkıntı neyse çözüyorum” diyerek telkinde bulunuyor.
Ortam biraz olsun rahatlıyor.
Parayı ödeyenler için uzun, Çebi için çok kısa süre geçiyor.
Meğer temlik Beşiktaş Kulübünün aldığı bir kredi için Çebi’nin şahsı varlıklarını teminat olarak göstermesinden kaynaklanıyor. Çebi, öyle çok teminat göstermiş ki, Mersin’i unutup atlamış.
Kredi borcu da kapatılmış bu arada. Fakat, tapudaki şerh düşülmemiş.
Başkanın evini sattığı kişiler Fenerbahçe ve Galatasaraylı..
Çebi başkanlığa veda etmek üzere, iki ezeli rakip taraftarını büyük bir sıkıntıdan kurtarmış oldu(!)
Çebi’yi bir çok konuda eleştirebiliriz. Ancak üstüne kayıtlı daireler dahi, kulübün kredileri için teminat göstermesi her türlü taktirin üstünde.
Şöyle bir düşündüm de, başıma gelse aynı şeyi yapar mıyım diye..
Cevabı bende saklı.
Israr etmeyin, vallahi yazmam.
Çoğumuza hikaye gibi gelse de empati yapınca işin ciddiyeti daha net anlaşılıyor.
Bilmeyenler için. Mersin, Türkiye’de ihtiyaç fazlası en çok konut olan ilimizdi. Aynı zamanda en geniş daireler bu kentte mevcut. Hani deriz ya, ‘yayla gibi ev’ diye. İşte öyle. İçinde at koştur!
Yerli, yabancı düzensiz göç maalesef burayı da sıkıntıya sokmuş.
Sahi; Mersin İdman Yurdu ne oldu? Bu futbol kentimiz sahipsiz kaldı. Eskişehir, Bursa, Diyarbakır gibi soyulup soğana mı çevrildi.
Bunu en iyi kim bilir diye sordum.
Mersinli olan Erman Toroğlu dediler.
Belki hoca açıklar öğreniriz.
Oynat hocam..